Bugün, günlerden “af ertesi”
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Bugün, günlerden “af ertesi”
Ne zamandır unuttuğumuz bir sevincin bizi yeniden kucakladığı anlar yaşadık oruç akşamlarında. Ne zamandır kalbimize düşmeyen lekesiz huzurlar demledik oruç akşamlarında. Ne zamandır yanımıza yöremize uğramayan çocukça coşkuları avuçladık iftar sofralarımızda. Oruç, bize, her birimize, tek tek, içimizde unuttuğumuz, elini bıraktığımız, suskunluğa terk ettiğimiz içimizdeki çocuğu hatırlatarak gitti. İftar sofralarına ne kadar çocuk/ça oturduk, bir hatırlasanıza.
Oruç, zamanı yeni bir tatla yaşattı bize. Günün başköşeleri oruca göre belirlendi. Yeni düzenle akmaya başladı şehirde zaman. Köylerde çocukların gözleri belki ilk defa minare uçlarından sevinçler kopardı, ezan sesinden coşkular devşirdi. Ezanlar, sevinçten kanatlar olup kalplerimize dokundu. Her iftar öncesi çoğaldık, bir/leştik, biricikleştik. Bizi her yanımızdan kucaklayan, hücre hücre sarıp sarmalayan bir huzurun arefesinde bulduk kendimizi. Bir mukaddes çağrının eşiğinde sakinleştirdik kalbimizi. Bir Rahmanî sofranın ortasında yeniden tanıştık ruhumuzla. Bir kalbin açılıp kapanması gibi, kutsiyetin nabzını tuttuk, sımsıcak, kıpır kıpır. Orucun nehrinde aktık; iftar sofralarına toplandık, iftar sofralarından dağıldık. Oruç, uğradığı her mekanı kutsileştirdi. Orucun tutulduğu her yer Mekke’leşti. Oruçla varılan her mekan Medine’leşti.
Oruç, yalnızlaştırdı bizi. Gurbete düşmüşçesine, eşyanın uzağına attı bizi. Her şey var ama bize faydasız. Herkes burada ama bizden habersiz. O’ndan başkası çare olamadı bize. O’nun izninden başkası doyuramadı bizi. O’nu bir bilerek çokluğu terk ettik. Bir’e vardık. Bir’e kandık. Bir’e uyandık. Bir’e kaldık. Hep arayıp durduğumuz o duruluk hali, özlemiyle yandığımız o uzlet hali orucun dokunuşuyla gerçekleşti. Oruca tutunarak o yalnızlıkta durduk ve durulduk....
Orucun ertesindeyiz artık. Bize uğradı oruç. Pencere önümüzde durdu. Rahmet günlerinden geçirdi bizi. Mağfiret gecelerinde uyandırdı. Cehennemden kurtuluşumuza vesile günler doğurdu üzerimize. Zamanın zirvesi sessizce gelip dayandı gözlerimizin kıvrımlarına. Kadrimizin bilindiği “o gece”nin içinden geçtik. “O gece” umuduyla, en az “bir ömür”lük umutlar içtik nefes nefes. Pişmanlıklarımızı taşıdık dilimize. Kendimizi utandıracak itiraflar yaptık içimizin içine.
Öyle bir ay ki Ramazan, vahyin sonsuz kıpırtısını taşı(r)dı göğsümüze…
Özlemeye değmez mi,,,,Canlarrr.....
Oruç, zamanı yeni bir tatla yaşattı bize. Günün başköşeleri oruca göre belirlendi. Yeni düzenle akmaya başladı şehirde zaman. Köylerde çocukların gözleri belki ilk defa minare uçlarından sevinçler kopardı, ezan sesinden coşkular devşirdi. Ezanlar, sevinçten kanatlar olup kalplerimize dokundu. Her iftar öncesi çoğaldık, bir/leştik, biricikleştik. Bizi her yanımızdan kucaklayan, hücre hücre sarıp sarmalayan bir huzurun arefesinde bulduk kendimizi. Bir mukaddes çağrının eşiğinde sakinleştirdik kalbimizi. Bir Rahmanî sofranın ortasında yeniden tanıştık ruhumuzla. Bir kalbin açılıp kapanması gibi, kutsiyetin nabzını tuttuk, sımsıcak, kıpır kıpır. Orucun nehrinde aktık; iftar sofralarına toplandık, iftar sofralarından dağıldık. Oruç, uğradığı her mekanı kutsileştirdi. Orucun tutulduğu her yer Mekke’leşti. Oruçla varılan her mekan Medine’leşti.
Oruç, yalnızlaştırdı bizi. Gurbete düşmüşçesine, eşyanın uzağına attı bizi. Her şey var ama bize faydasız. Herkes burada ama bizden habersiz. O’ndan başkası çare olamadı bize. O’nun izninden başkası doyuramadı bizi. O’nu bir bilerek çokluğu terk ettik. Bir’e vardık. Bir’e kandık. Bir’e uyandık. Bir’e kaldık. Hep arayıp durduğumuz o duruluk hali, özlemiyle yandığımız o uzlet hali orucun dokunuşuyla gerçekleşti. Oruca tutunarak o yalnızlıkta durduk ve durulduk....
Orucun ertesindeyiz artık. Bize uğradı oruç. Pencere önümüzde durdu. Rahmet günlerinden geçirdi bizi. Mağfiret gecelerinde uyandırdı. Cehennemden kurtuluşumuza vesile günler doğurdu üzerimize. Zamanın zirvesi sessizce gelip dayandı gözlerimizin kıvrımlarına. Kadrimizin bilindiği “o gece”nin içinden geçtik. “O gece” umuduyla, en az “bir ömür”lük umutlar içtik nefes nefes. Pişmanlıklarımızı taşıdık dilimize. Kendimizi utandıracak itiraflar yaptık içimizin içine.
Öyle bir ay ki Ramazan, vahyin sonsuz kıpırtısını taşı(r)dı göğsümüze…
Özlemeye değmez mi,,,,Canlarrr.....
VuSL@T- Admin
- Mesaj Sayısı : 5
Kayıt tarihi : 19/07/09
Yaş : 40
Nerden : Fatih'in Fethettiği Yerden
Geri: Bugün, günlerden “af ertesi”
Mübarek ramazanın yaklaştığı şu günde . özlenmez mi orucun nefaseti.bir ön hazırlık olmuş kutsal ramazanımız için.tşkler ediyorum.Allah razı olsun
selam- Mesaj Sayısı : 10
Kayıt tarihi : 22/07/09
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz